Kimsin ve ne yapıyorsun?
Kendimi bildiğim bileli yazarım. İlk olarak 12-13 yaşlarındayken bir dönenin efsane oyun dergisi olan 64LER'e yazarak harçlığımı kazanmaya başladım. Sonrasında yazarlık elime yapıştı ve aradan geçen yıllar içerisinde PC Gamer, Level, Official PS Mag, GamePro, PC Games, PC World, CHIP gibi yayınlarda freelance, proje bazlı ve full time çeşitli görevler aldım.
Eskişehir'de Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi'nde sinema ve TV eğitimi aldım. 2,5 yıl kadar ATV ve Kanal 6 iç yapımlarda metin yazarlığı yaptım.
4 yıllık (tadı hala damağımda olan) Eskişehir macerası dışında kendimi bildim bileli İstanbul'da yaşadım. 2008'de İstanbul'dan çok sıkıldığımızı fark edip eşimle birlikte Antalya'ya taşındık. O zamandan beri Antalya'dayım ama çekimler, etkinlikler, toplantılar, görüşmeler için sık sık İstanbul'a gelip gidiyorum.
2010'da kısa bir dönem The Next Web'in Türkiye edisyonunun yayın yönetmenliğini yaptım. Ardından aynı yıl Webrazzi'de yazmaya başladım. Kısa süre sonra da Girişim Ofisleri videolarına başladık. Zaman içerisinde Webrazzi'nin en çok ilgi gören video içeriklerinden biri haline geldi. An itibarıyla 150 civarında Girişim Ofisleri videosu yayınlandı ve yayınlanmaya da devam ediyor.
Ağırlıklı olarak içerik pazarlaması ve stratejileri konusunda firmalara destek olduğumuz, 2010 yılında kurduğum Netizen adlı bir dijital ajansım var. Şubat 2016'da e-ticaret sektörüne odaklanmış sektörel bir yayın olarak E-ticaret Çağı adlı aylık basılı dergiyi çıkartmaya başladım.
Zaman zaman firmalara, çeşitli kurumlara dijital dönüşüm konularıyla ilgili danışmanlık ve eğitimler veriyorum.
Yaptığım işlerin hemen hepsi içerikle ilgili ve bundan sonra da bu şekilde devam eder gibi görünüyor...
Hangi donanımları kullanıyorsun?
Mümkün olduğu kadar belirli donanımlara bağımlı olmadan yaşamaya çalışıyorum. Sık seyahat ettiğim için herhangi bir anda, herhangi bir yerde, herhangi bir donanımla bir işe kaldığım yerden devam edebilmeyi seviyorum. Ofisteyken sıklıkla HP laptop kullanıyorum. Philips marka ek bir monitör ile daha geniş bir alanda yayıla yayıla çalışmayı tercih ediyorum. Evdeyken o anda boşta hangi bilgisayar varsa onda devam ediyorum. Minimal şekilde yolculuk yapmayı sevdiğim için seyahatlerde bilgisayar taşımıyorum, gittiğim yerde ne bulursam onunla çalışmaya devam ediyorum.
Hem ofiste, hem evde, hem de yolculukta yanımdan ayırmadığım ajandam ve not kağıtlarım var. Bilgisayar değil ama mutlaka kağıt-kalem taşıyorum.
Yine de hareket halindeyken dijital verilere ulaşma ihtiyacı duyduğumda iPhone kullanıyorum. Çeşitli durumlarda bir tablet işe yarayabiliyor, ama iş için fazla ihtiyaç duymadığımdan çok fazla kullandığımı söyleyemem. Her zaman yanımda bir kaç farklı USB drive mutlaka oluyor. Ayrıca seyahat halindeyken biri 8.400, diğeri 5.000 mAH iki taşınabilir şarj cihazı da daima benimle geziyor.
Video çekim ihtiyaçları için Panasonic HC-X920 kullanıyorum.
Evde Samsung Smart TV seviyorum, ama "smart" özelliklerini TV'den değil, yan cihazlardan karşılıyorum. TV'nin HDMI girişleri tüm cihazlara yetmiyor olsa da düzenli kullandığım Apple TV, WD TV ve bir de Android TV var. Ayrıca özellikle de move ile oynanan oyunlar için PlayStation da yanlarında duruyor.
Hangi yazılımları kullanıyorsun?
Donanım bağımsız hayatın doğal sonucu yazılım bağımlı hale gelmek. Mümkün olduğu kadar tüm işleri SaaS çözümleri ile gidermeye çalışıyorum. Proje yönetimi için tüm ekip olarak işleri Asana üzerinden yürütüyoruz. Hızlı ve anlık iletişim için Slack kullanıyoruz. Hemen hemen tüm içerikleri Google Drive üzerinde tutuyoruz, ama zaman zaman MS Office'e ya da Open Office'e de başvuruyoruz. Dosya transferi için Dropbox veya WeTransfer'e başvuruyoruz. Verimlilik için aktif olarak Toggl kullanıyoruz.
Ofisteysem mail client olarak Thunderbird kullanıyorum. Tarayıcı olarak ağırlıklı olarak Google Chrome tercih ediyorum. Web tabanlı işleri mümkün olduğu kadar WordPress üzerinden, FTP'yi de Filezilla ile çözüyorum.
Bunların dışında görsel düzenleme için en sık Canva ve Photoshop kullanıyorum. Sosyal medya için de Buffer bana pratik geliyor.
Her yerde müzik ve podcast içinse en çok Spotify’ı tercih ediyorum.
Çalışırken ne tarz müzikler dinliyorsun?
Farklı dönemlerde insanın ruhunun ihtiyaçları değişiyor ve farklı müziklerle beslenmek istiyor. O yüzden çalışırken dinlediğim müziklerin değişken olduğunu söyleyebiliriz, fakat işim içerik olduğu ve içerik üretmek de ciddi konsatrasyon gerektirdiği için çalışırken dikkatimi dağıtmayacak şeyler dinlemeyi tercih etmiyorum. Normal zamanlarda rock müzik dinliyorum, ama çalışırken daha çok blues, jazz gibi biraz daha sakin şeyler hoşuma gidiyor. Son zamanlarda Hugh Laurie'ye çok fena sarmış durumdayım. The Dublineers ve Irish Rovers başta olmak üzere İrlanda müziği de çok hoşuma gidiyor.
Eğer konsantre olmak gereken bir iş yapmıyorsam The Pogues, Dropkick Murphies, The Rumjacks gibi Celtic Punk grupları dinliyorum.
Dediğim gibi dinlediklerim dönemsel olarak değişebiliyor, ama çoğunlukla ekseni rock çerçevesinde dönüyor.
Hayalindeki çalışma ortamı nasıl?
Girişim Ofisleri sayesinde bugüne kadar neredeyse ortalama bir emlakçı kadar ofis görmüşümdür. Bir çalışma ortamını "ideal" yapan şey pek çok minik detayın birleşmesi bana göre. Benim için her şeyden önce ferah olması önemli. Sıkışık, basık bir ortam benim yaptığım işi sağlıklı bir şekilde yapmamı engelliyor. Yüksek tavan, yapay ışık değil gün ışığı ile aydınlanan, aynı ortamda çalışan herkesin geniş kişisel alanlara sahip olduğu bir ortam olmalı.
Hiç kimse tüm gün boyunca yüzde 100 verimli çalışamaz ve ara verdiğinde doğru düzgün dinlenebileceği bir ortam olması önemli. Hareket edecek, mümkünse yürüyüş yapabileceği bir yer çok önemli. Hele bunu açık havada yapma imkanı olursa daha da iyi. Şanslıyımki şimdiki ofisin bahçesiyle bunu çözebiliyoruz.
Ayrıca ofisteki herkesin kolaylıkla ulaşabileceği her türden kitaplar, dergiler için bir kütüphanenin varlığı çok şey değiştiriyor. Kütüphanede iş alanıyla ilgili sektörel dergiler çok güzel, ama bunun yanında işle ilgili olan ve olmayan kitaplar da yer almalı. Bence birkaç mizah dergisi ve çizgi romanlar da mutlaka olmalı.
Ben gürültülü olmayan bir çalışma ortamına ihtiyaç duyuyorum. O yüzden örneğin ofiste işi gereği sık telefon görüşmesi yapanlar varsa onların daha rahat edebilecekleri ayrı bir alanları, odaları olmasında fayda var.
Sanırım genel olarak hayalimdeki çalışma ortamı sakin, ferah, insanın hem rahat konsantre olabileceği hem de gerçekten dinlenebileceği bir ortam. Ulaşımın zor ve çevrenin gürültülü olmaması da çok önemli. Şanslıyımki bu saydıklarımın çoğuna sahip bir çalışma ortamım var…